Antalya

ANTALYA HAKKINDA

Antalya Tanıtım Filmi

Türkiye’nin güneybatısında, Akdeniz kıyısında yer alan Antalya, Falez tipi kıyı kayalıkları üzerinde, dağlarla çevrili bir kıyı ovası üzerinde konuşlanmıştır. Batıya gittikçe daralan kıyı ovası, doğuda çok verimli topraklara sahiptir. 1960’larda başlayan kalkınma ve yatırım planlamaları, 1970’te şehri uluslararası bir istasyona dönüştürdü. Turizm Antalyanın lokomotif sektörü olarak bu güzel kenti ülkenin turizm başkenti haline dönüştürdü.

​Antalya’nın protohistorik tarihi çok eskilere dayanır. Ancak bu bölgede yerleşik düzende insanların ne zaman yaşamaya başladıkları bilinmemektedir. Bergama Kralı Attalos II’nin M.Ö. 150 civarında şehri aldığı, ve kendi adından esinlenerek, Attalia adını verdiği kayıtlarda yer alır. Attalos II bu limanı gemileri için bir deniz üssü olarak seçer.

Antalya’nın bugünkü merkezinde, Doğu Garajı semtinde 2008 yılından bu yana yapılan kazılarda M.Ö. 3. yüzyıldan daha eskiye tarihlenen mezarlar bulundu. Kale duvarları içindeki şehrin nekropolü (mezarlık alanı) olan bu bölgede bulunan mezar yapıları bize şehrin tahmin edilenden daha erken kurulduğunu düşündürmektedir. Antalya M.Ö. 133 yılında Roma Cumhuriyeti’nin bir parçası oldu. Bergama Kralı III. Attalos döneminde şehir büyüdü ve zenginleşti.

​2. yüzyıldan sonra Hıristiyanlık bölgede yayılmaya başladı. Antalya, Hıristiyan kaynaklarında belirtildiği gibi Tarsuslu Paulus tarafından ziyaret edilmiştir. Antalya, Türklerin gelişine kadar Bizans İmparatorluğu’nun büyük bir şehri halinde yaşadı.

​​Şehir ve çevresi, 13. yüzyılda Selçuklu hakimiyetine girdi. Antalya, Osmanlılar tarafından fethine kadar Teke Türk Beyliği’nin (1321-1423) başkentiydi.1335-1340 yılları arasında kente gelen Arap seyyah İbn Battuta notlarında şunları kaydeder:

“Alanya’dan en güzel şehirlerden biri olan Antaliya’ya gittim. Bu büyük bir alanı kapsayan, ve çok büyük olmasına rağmen, son derece az nüfuslu ve iyi peyzajlı olmanın yanı sıra, her yerini görmek gereken en cazip şehirlerden biridir. Sakinlerinin her bölümü ayrı bir mahallede yaşıyor. Mina [liman] olarak bilinen kasabanın dörtte birinde yaşayan Hıristiyan tüccarlar, geceleri ve Cuma ayini sırasında kapıları dışarıdan kapalı olan bir duvarla çevrili mahallelerine kapanırlar. Eski sakinleri olan Yunanlılar ise başka bir mahallede yalnız yaşamaktalar. Mahallelerin bir diğerinde Yahudiler, diğerinde de bir kraliyet sarayında Memlükler yaşıyorlar. Bu mahallelerin her biri de sur duvarları ile çevrilidir. Diğer Müslümanlar ise ana şehirde yaşıyor. Tüm şehir ve bahsedilen tüm mahallelerde, başka bir büyük duvar vardır. Şehir meyve bahçeleri içerir ve özellikle bir tür kayısnın tadına doyulmaz. Her tür narenciye ince kabuklu meyvelerdir. Yetiştirdikleri özünde tatlı bir badem var. Bu meyve kurutulur ve Mısır’a ihraç edilir, burada büyük bir lüks olarak kabul edilir.”

Espinos Antalya Turizm Haritası

​17. yüzyılın ikinci yarısında Evliya Çelebi, 3.000 evin bulunduğu dar sokaklardan oluşan bir şehirden söz eder. Evliya Çelebi, sur içindeki şehirde Türk mahalleleri ve dört Yunan mahallesinin bulunduğunu belirtir. Seyyahın anlatımına göre, şehir surların ötesine genişlemiş ve limanda 200 tekne yer almıştı.

​19. yüzyılda, çoğu Anadolu şehirleri gibi, Osmanlı burada da bir bölge valisi (Derebey) bulundurmaktaydı. II. Mahmud tarafından 1812 yılında boyun eğdirilmesine rağmen Perge yakınlarında yaşayan Teke Oğlu’nun ailesi, Anadolu’nun diğer büyük beylerinin çöküşünden sonra uzun yıllar Osmanlı boyunduruğunu reddetmiş, bundan kurtularak, Cumhuriyetin ilânına kadar Osmanlı valisinin rakip gücü olmaya devam etti. 1825 yılına kadar Antalya’da bir acentesi olan Levant (Türkiye’de yaşayan Avrupalılar) Cemiyeti’nin arşivleri, yerel derebeylerini belgelemiştir.

​​Antalya’nın nüfusu, 1911’de Kafkas ve Balkanlar’daki Türklerin gelişiyle artmış, birçok Hıristiyan ve Yahudi de dahil olmak üzere yaklaşık 25.000 kişiyi bulan nüfus, liman veya mura çevresindeki ayrı mahallelerde yaşamaya devam ederken, surların dışında da yeni mahalleler kurulmaya başlamıştır.

​Son yüzyılda şehir inanılmaz bir hızla genişlemiş, özellikle son 30 yıl içinde yerleşim alanlarının yüzölçümü dört kat büyümüştür. Ziyaretçiler için ana cazibe noktası, bir kısmı günümüze kadar günümüze kadar gelmiş olan şehir duvarları içinde bir gezinti dışında, saat kulesi ve çevresi ile denize tepeden bakan konumuyla tüm kıyı bandını ayaklar altına seren Karaoğlanoğlu Parkıdır.

​Devlet daireleri ve üst sınıf evler 19. yüzyıldan bu yana duvarların dışındadırlar.

​Şehir, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra İtalyanlar tarafından kısa bir süre işgal edilmiştir. Bugün suriçi mahallelerinde birkaç İtalyan izine rastlamak mümkündür.

Şehri Turlarla Keşfet

Şehrin Otelleri

ANTALYA VIP Hizmetlerimiz